29 Nisan 2010 Perşembe

yeter ki susma şimdi
antika bir kitabın kokusu,
gecede bir yansıma
nefesler tutulmuş
heveslerim sırada
bir çocuğun balonunu beklediği gibi hani,
heyecanlılar ve umutlu
toprağın anaç kucakları gibi
sessiz bedenleri bile saran
onların hayallerinden rengarenk hayatlar
başka zamanlar yaratan

durgun bir denizin hafifçe dalgalanışı
ve adını bilmeyip sevdiğin bir şarkı
bir odanın ruhsuzluğu
eylülde tek başına olmak ya da
yaprakların çıtırtısıyla baş başa
kendi sessizliğinle boğuyorsun
o çocuk ruhu
kendinden bir parçayı
kullanılmış gazetelerdeki
tanınmayan, bize uzak
o 3. sayfa hayatları gibi
kıvırıp atıyorsun bir köşeye
tozlanmaya bırakıp tutkularını
şekerle kanmayacağını bilsen de
susturuyorsun sarmaşık saçlı kızı

şimdi günler geçti birinin seni sevmesinin üstünden,
veya saatler oldu karar vermeni beklerken,
sevgiler bekledi
kalpler, nefesler durdu saatlerce
senin bir sözüne
masumiyetin mi perdeliyor o hissiz kelimeleri
yoksa sahipsiz dramaların mı
sembolik mutluluklara sahnesini ödünç veren

sadece unutmak vardı
ya da hatırlamak istememek
ulaşana kadar istemek
ulaşınca pes etmek
oyunu bitirmek
ve kaçmak rüzgarlara doğru
onlara karşı
ve onlarla beraber
tatlı bir esinti düşlerine vurduğunda
yağmur başlar aklında
ıslanırsın
ve gök kuşağı parıldar ileride,
ulaşmak için koşarsın
yetişemezsin kendinde bile
oradadır oysaki
sen altından geçemezsin gök kuşağının
renkleri sararır
solar o hayatlar
düşlerin solar
sarı yapraklar geçmişinden kalma
eskimiş kağıtlar
birkaç fotoğraf
panoda asılmaktan yorulmuş anılar

ufukta o çok istediğin
küçüklüğünden kalma oyuncaklar
o çok sevdiğin çizgi filmin kahramanı
kurtarabilecek mi seni yalnızlığın kucağından?
kurtarır belki
çıkarır o balonlar seni göklere
susmazsan.

8 Nisan 2010 Perşembe

yalnızdım,
yalnız ve sessiz,
özgürlüktü gelen denizden,
umutlu ve kedersiz

bir o kadar gerçekken ellerimdekiler,
bir hiçe dönüşene kadar,
eridi güneş,
söndü bulutlar
ve parçalandı
kırışmış bir çarşafın üzerinde yalnızlığa kalan
son kırıntılar

kendimden kalan son şey
oydu oysa ki, bembeyaz
masumiyet gibi
masmavi ve sonsuz
bir deniz gibi
kıpkırmızı, olmayan bir tutkuyu
haykırırcasına
tüm renklerin içinde
hiç birine bağlı değil aslında
ama hepsini kendine bağlayan
kırık gülüşüyle beni çeken
özgürlük.

ve istediğimde boş bir odada,
istediğimde bir otel odasının soğuk kollarında,
istediğimde sonbahar rengi hüzünlerle elimde,
ayna karşısında ayrılık provalarına dönüştü aşk
sönmeyen tutkunun
suyla bastırılmış kıvılcımları
bitecek ateş
soğuyacak ruhum
ıssız kalacak hayallerim
bir tek gerçeğin dokunuşuyla
gönderilmemiş mektup zarflarına hapsolmuş
bir kırık gülümseme için
verilen bir avuç dolusu
kırık dökük,
yarım,
bitmemiş,
bitememiş,
bitirilememiş,
sonu getirilmekten korkulan
istemsiz sözler eşliğinde
küçük bir parça hayatından
ve o gerçek mektupların
kıvılcımları söndüren suyla ıslatılmış
duygusuz ve onlardan bir o kadar uzak
kopyalarından

senden
benden
ve "keşke"lerden.