2 Aralık 2009 Çarşamba

bu deneyim yaşanmışlık değildi, olmayacaktı.

sadece yağmur yağan gözlerine baksam, unutmamamı sağlardın.
uzun bir sessizlikte bile.

-hep susacak mıyız?
+konuşmuyor muyduk?

ve tekrar uzun bir sessizlik. ama doyurucu. merakların gizli kalmasını, ikimizin gizli ve ayrı kalmasını sağlayan sessizlik bu. tıpkı yolda çarpışmış iki yabancı gibi, ama aslında bundan daha yakın. hiç konuşmadan anlaşmak, konuşmadan döngüde durmak.

-hiç söylemiyorsun demiyorsun sen.
+neyi?
-seni sevdiğimi.
+biliyorum, yanlış mı bildiğim?
-...

gereksiz bir özgüven değildi. biraz boşluk barındırıyordu sadece, yağmur kokusu gibi. gözlerinde bu koku vardı seninde. pembe ev hayallerimiz yoktu, sadece düşünsek yeterdi, biz birbirimizi düşününce var olurduk değil mi? düşünüyorsak şüphe ederdik, birbirimizden şüphe ederdik, çünkü tanımazdık.

+beni seviyor musun?
-bilmiyorum.
+sorunca mı sormayınca mı bilinmezlik oluyor?
-...

en azından özgürdük, en azından bizdik.
en azından karışmamıştık, her birimiz ayrı birer kişiydik.
en azından hala sonbahar yapraklarının çıkardığı tatlı sesi dinleyebiliyorduk sessizliğimizde.

-seni seviyorum.
+bilmiyordum.
-bende öyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder