7 Mart 2010 Pazar

"senin beni sevmiş olman belki de hayatımda olabilecek en güzen şeydi."

ve belki de koca bir yalanın çığlıklarıyla boğulurken bile bu sözler aklımdaydı, o yalanlar da senindi, bu da. ama tek fark benim sadece birine inanmak istediğimdi. sessizliği bozmayan bir düşünce selinde, tek bir rengi alıp çıkardım düşlerimden. bir gökkuşağının içinde anılar vardı, su gibi akan, kalbimi acıtan. ve hepsinde de sen vardın, işin kötüsü benim aldanmalarımın hiç bir hayalde son bulmayışı, gözlerinin hayallerimi yaktığını farkedemeden kendimi kurtaramamdı.

"aslında yağmur gibisin, sana kapılıp gitmek beni özgürleştiriyor."

sende yağmur gibiydin, her seferinde beni ıslatıp mutlu ederdin; ama daha sonra uyandığımda kırışan bir çarşaftan başkası yoktu yanımda, denize bakan bir ben, yıldızları izleyen bir bendim. gökyüzünün mavisi özgürlüğü, özgürlük seni, sen beni, ben ise boşluğu barındırıyordum. boşluğun içine dolmaya çalışan aşkın ona izin verdiğimde çoktan kaçıp gitmişti.

"belki de olmamalıydı... ya da belki hiç olmadı?"

belki de sadece "belki" dediğim için böyle olmuştu, "belki de" ben sadece keşkelere inanan, onların yanında pişman ve mutlu hisseden biriydim. ve "belki de" olabileceğini düşünmek yaptığım en büyük yenilgiydi. tutkulara değil, sana değil, ben aslında kendime yenilmiştim; ama bunu farkedecek kadar bile canlı kalamadı, soldu tüm izafi mutluluklar. senin yerinde beni üşüten bir rüzgar, gözlerimi ıslatan bir yağmur, nefesimi yakan bir ateş kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder