26 Haziran 2010 Cumartesi

sonbahar gözlerini siliyor sarı yapraklarla, sen mutsuz olsan da gülüyorsun sarmaşık saçlı kız. haksızlıklara mı gülüyorsun, acılara mı? o benliğini saran kaleler kumdanmış küçük kız, fark edemedin oyunlarınla meşgulken. insanları eşit gördün o kocaman gözlerinle, ama onların gözünde küçük bir çocuktun sadece, belki hayallerin bile küçüktü onlar için. bir kez üfleyince toz oldu kumdan kalelerin, dalgaların arasına karışıp kayboluyorlar.

o kullanmayı sevmediğin zamirler kadar değer verdiler sana, zamirler kişilerin perdeleriydi, yaşamlara çekilen perdeler, gereksiz ayrıntılara kullanılan kelimeler. sen hep birilerine değer verdin, geleceği düşünerek, çıkar arayarak değil, sadece insanlar önemliydi senin için. bazen sözcükler ağzına kadar geldi ama kötü durmasın diye sende söyleyemedin, kırılmasın o zamirler. başkaları söylüyordu ama değil mi sarmaşık saçlı kız?

çevresindeki herkes birer aynaydı onlara göre, çevresine bakınca da kendilerini görüyor, herkesi kendileri gibi sanıyorlardı. belki farklı insanların farklı düşüncelerini kabul edemiyorlardı, belki etmek istemiyorlardı kolaya kaçmak daha az uğraştırdığı için. peki sen bu küçücük kalbinle zor yolları seçerken acımadı mı canın? belki de tek yapman gereken gerçekten de ilgilenmemekti, gerçekten onların seni gördüğü gibi olmak. sadece bir üçüncü tekil şahıs gibi kullanılıp o kadar yer kaplamak hayatlarında. kalelerin sağlam olurdu belki, ya da gizlice akıttığın göz yaşların sende dururdu o zaman. şimdi yine resimler çiz, yine kendini oyala istersen, yine bir dağın arkasında o kimsenin göremediği gülen güneşi çiz, yine sana parlayıp göz kırpsın o. belki sende büyürsün, sende kaybedersin o çocuksu sevgini sarmaşık saçlı kız, sende verirsin sevgini ilerde sadece kendine, alacak kimse olmadığı için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder