24 Mayıs 2011 Salı

sadece değişiyoruz. o kadar değişiyoruz ki sonunda hiçbir şeyi tanımaz oluyoruz.

gitmeye çalışıyoruz. bizi tutan her şeyden kaçmaya çalışıyoruz. özgürlük bu diyoruz, sonra da birini hislerimizi emanet edecek kadar sevmek istiyoruz. her şeyden kaçmak istemiyoruz, istediklerimizle kaçmak isteyip buna "gitmek" diyoruz. anılardan gidemiyoruz, gidip kendinize iyi bakın ya da isterseniz bakmayın diyemiyoruz.

umursamıyoruz. nereye gittiğimizi umursamıyoruz, sadece koşuyoruz. amaç yok, sonuç yok, kabuslarımızdan kaçarken koşarız kurtulmak için ama uyandığımızda hala aynı yerdeyizdir ya, işte öyle uzaklaşıyoruz. aslında ne kadar uzaklaşırsak uzaklaşalım bir çıkmazda turlar atıyoruz.

bir şarkı duyuyoruz, bir insan görüyoruz. öylesine oturup hayatımızı değiştirecek birini bekliyoruz. oysaki beyaz atlı prensler çocukluğumuzun masallarında kalıyor, o kaçmayacak fırsatlar başkalarının eline geçiyor. biz yine de oturup şanslı seçilmek istiyoruz, bekliyoruz. değişmiyoruz, hiçbir şeyi değiştirmiyoruz.

bu farklı diyoruz, bu sefer eskisine benzemeyecek. "bu dönem çok çalışacağım, bu hafta paramı çabuk harcamayacağım, bugün otobüsü kaçırmayacağım, bu sefer farklı seviyorum, bugün değişeceğim, bugün üzülmeyeceğim" bugün o gün olmuyor. bir anda sihirli değnekler her şeyi daha iyi yapmıyor. hala bazı insanları çekemiyorsun, bazı gerçekleri kabullenemiyorsun, bazı yemekleri yiyemiyorsun, küçük şeylere ağlamamazlık edemiyorsun. ah ama unutmuşum -sana göre bu sefer her şey farklıydı-

hayatımızı düşünüyoruz, daha doğrusu sürekli bir hayat kurmayı. kurana kadar istediğimizi, elimizdeki bitiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder