10 Ekim 2009 Cumartesi

Yeşil gözlü adam, güzel sesli kadın.

Yeşil gözlü adam ruhunu arıyormuş yaşadığı evinde, mahallesinde, gözlerinin görebildiği sınırlı haritada. Ve bir gün, tatlı bir ses yükselmiş sıkışık evlerin olduğu mahallede, sıkışık evlerin arasından. Ne bağırıyor, ne de şarkı söylüyormuş bu ses; ama tatlı bir ninni gibi büyülüyormuş onun tatlı fısıltısı. Sokakta yankılanmıyormuş sesi; ama yanındaymışçasına netmiş.




Adam o an farketmiş ruhunun bir kadında olduğunu, aşağı inmiş koşarak, güzel sesli kadınla göz göze gelmişler o küçük, loş sokakta, adamın yeşil gözlerinde kendini bulmuş kadın, kaybolmuş... O anda anlamışlar ki ikisi bir bütünden fazlasıymış, biri giderse, öbürü yarım kalamazmış, yok olurmuş...

Ama hikaye sonsuza kadar mutlu yaşamışlar denilerek bitmemiş malesef.

Onlar da her zamanki gibi eski zaman klasiklerinden vazgeçmemiş; sonsuza kadar demişlerdi tabii ki... Ancak kadının güzel sesi, sonsuzluğu da etkilemişti. Aşklarını teslim ettikleri sonsuzluk, güzel sesli kadını istiyordu şimdi,o da yeşil gözlü adam gibi büyülenmişti o huzur veren sesten... Ve onu yanına aldı huzur bulması için, sonsuza kadar... Karanlıkta, yerin yedi kat altında, yeşil gözlü adamın gözlerindeki ışığı söndürürcesine...

Yeşil gözlü adam onsuz hiç kendi olamamış tekrar. Hem sevmemiş onu aldığı için sonsuzluğu, hem de sevmiş onun yanına ulaşabileceği tek yer olduğu için.

Ve şimdi ben onun o yeşil gözlerine her bakışımda, kadının tatlı sesiyle fısıldayışını, huzurla gülümseyişini ve akamayan bir damla gözyaşını görüyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder