22 Kasım 2009 Pazar

bencillik topografyasında yalanlar.

büyük kalabalıklar içinde tatmin ediyorduk kendimizi. bizi seven insanlar topluluğunun yalanlarıyla yaşıyorduk, ya da bize kurdurdukları gerçekleşmeyecek vaat niteliğindeki düşlerle. her biri bizi sevdiğini söylüyordu her gün, sayfalarca sevgi sözcüğü döküyorlardı önümüze, öyle ki satırlar taşıyamıyordu bencillik kokan sözcükleri. ama biz vazgeçmek istemiyorduk bu küçük oyuncağımızdan, alıp bütün oyuncak sevgilerimizi, okuyorduk, tekrar tekrar...


neden olduğunu anlamak için değil, sadece kendimizi daha da yükseltmek için, kendimizi tatmin etmek için, yalanlara inandığımızı doğrulamak için; ama yavaş yavaş bu sözcüklere bağımlı olarak.

satırlar ise seviniyordu okunmalarına, kendileri seviliyorlar sanıyorlardı. ancak bir gün anladılar sözcüklerin "o bizim artık, aklını da ruhunu da kurban edebilir yapay bir sevgi ruhuna." diye bağırışından, bağımlılığın sevgiye olduğunu, kendilerine değil. satırlar dürüst aşıklardı ama; daha fazla taşıyamadılar bu yalanı, sahiplerinin önünde yıkıldılar. ve çökerken her biri sözcükleri de götürdü yanında. sözcükler pişmanlıkla haykırıyordu; bu kadar yaklaşmışken olamaz, bitemez! diye, ama nafileydi.

sahipleri yutkundu eski ve çökmüş deftere bakarak, kapadı gözyaşlarıyla defteri. artık biliyordu, kendisi dışında kimse onu sevmiyordu, sevmeyecekti. ve hatta kendisini en çok sevebilecek kişi yine kendisiydi.

beni de kimse sevmeyecek, sizi de,

kendimizden daha çok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder