15 Kasım 2009 Pazar

zıtlıklar kutupları

sadece bir anlığına baksa, görürdü belki.
ya da bir anlığına beraber gülebilsek, anlayabilirdi belki beni.
bir hediye istemezdim ondan, sevgisini de, bunu bilirdi. vermek istese olası cevabımı da bilmeliydi mesela;
seni seviyorum ama bu seni ilgilendirmez.

çünkü o normal olmayı severdi. kirpikleriyle tuz toplamak gerçekten zor mu diye denememişti mesela hiç. ya da yağmurun altında çok ıslanmamıştı. sadece başlangıç ve bitişlerden ibaretti o, bense "an"lardan. bu yüzden onu severdim, yağmuru da severdim, çünkü ikisi zıt, bense bir çelişkiydim.

bir bankta oturdum, bekledim, bekledim. belki şu görkemli kapıdan öylesine biri olarak çıkar diye. bu bilinirliğin verdiği bir önemsenme olmayacaktı; bu sadece yaşadığını anlamasının öylesineliği olacaktı. bir kamikazeden aslında ters döndüğü için korkmak; ama aslında bunu sevmek. ters dönmüş, beynime sıçrayan kanıma karışmış bir sevgiyle bekliyordum çıkmasını.

ama o kolunda sıradanlıklarla geldi karşıma, sadece birilerine benzemeye çalışarak, ama aslında kimse olamayarak. şemsiyemi bıraktım, yağmura daldım tekrar. yağmuru seviyordum bende, ama toprak kokusunu asla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder