22 Kasım 2009 Pazar

ne kadar da

..narindi sevgin. kibarlıkla süslenmiş bir fiyonk vardı aşkının paketinin üzerinde. ona verdin kırmızı paketi, açtı o da bir efsaneyi. kimsenin görmediğini gördü o aşkının paketinde. küçük kırmızı kutu, çekmecende kilitler altında gizlediğin, anahtarını kasalarda sakladığın, açmamak için defalarca kendinle çeliştiğin kutu, onun elindeydi. ve içindeki kalbin. coşkuyla karışmıştı kanının kokusu, ağzından çıkacak tek bir söze bakıyordun sanki.


çanlar senin için çalmıyordu ne yazık ki, attı önemsiz bir biblo gibi kalbini, yıllarca sakladığın ve yanlış kişiye verdiğin o en değerlini. gitti kızıl kadın, arkasına bile bakmadan bıraktığı cam kırıklarının adamın zihninde.

arkadan geldi badem gözlü kadın, çıkardı bir mavi kutu, verdi ona. ne bir süsü vardı, ne bir abartısı. sade, masmavi bir kutu.

"al." dedi.

"bende senin gibi kalbimi rehin tuttum, nefesini bile aldırmadım ona tutkunun. ama sen nasıl değiştiysen, bende sana karşı öylesine değiştim. açtım kapılarımı, o güvenli sandığım kalemin içinden aldım kalbimi, kendine güvendiğini sandığım, zavallı savunmasız kalbimi. sana vermek için. çünkü kızıl düşler peşindeyken sen, o kapıların ardında senin için atıyordu, sense hayatını uçurumdan savuruyordun, dal bulamayacağını sanarak.

al, o senin artık. biraz acıyor gördüklerinden dolayı ama, işini görür hissetmek için. çünkü o artık başkasının olamaz o seni sevdiği için, öyle bir aitlik ki bu; bana bile karşı çıkıyor. şimdi senin özgürlüğün var, benimse sana gözü kör bir esaretim."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder